İşin aslı ben doktor değilim. Bu yazımda da tıbbi bilgiler verecek halim yok. Senelerce bu mesleğin ihtisasını yapmış, senelerdir de icra kısmında olan değerli doktorlarımız (her biri) bu yazıyı bilimsel bir bilgi verecek şeklinde okumasınlar. Ben daha çok işin arka planından bahsedeceğim. Yani bilimsel değil, tahminsel, öngörüsel ya da kendi yorumumu katıyorum diyebiliriz.
Sinema sektörü yıllardır bir fikri aşılamaya çalışıyor. Zombiye dönüşmek, ölümden sonra yine yaşamak ya da hiç ölmemek. Bilimsel olarak mümkün olmayacağını anlamış olacaklar ki, öldükten sonra eğer tekrar canlanabilseydik olsa olsa bu insan eti yiyen zombi şeklinde olur diye düşündüler sanırım. Uzun zamandan beri de bu fikri korku, gerilim, bilim-kurgu ayarında verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Resident Evil serisini izlemeyen kalmadı sanırım. İnsan üretimi T virüsü ve yine insan üretimi T virüsü ile güçlendirilmiş süper kahramanımız. Umbrella Corporation marifeti ile dünyanın geldiği kıyamet eşiği karşısında kıyameti kabul etmeyen, hayatta kalma dürtüsüyle virüsün mimarlarına karşı virüsle birlikte savaşan insanoğlu. Süper kahramanımız bile T virüsü ile donanmış bir klon. Verdiği mesaj ise şudur; Virüsü biz ürettik, çareyi de bizim virüslü süper insan modeliyle size verdik. Tanıdık geldi mi?
FLAKKA isimli sentetik uyuşturucuyu hatırlarsınız. Bir dönem epey bir gündemi işgal etmişti. Kullanıcıların tamamı, uyuşturucunun etkisiyle kendilerine zarar vermeye başlıyor, garip sesler çıkararak aynı zombi filmlerindeki etkiyi bırakıyorlardı. O dönem yazdığım makalemde ‘İnsanları nasıl zombiye dönüştüreceklerini buldular, şimdi ise kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar’ demiştim. (Okuma severler için Flakka Resident Evil isimli makalemi internette bulup okuyabilirsiniz) Peki Flakka nereye kayboldu bilen var mı? İlk etkiyi gördüler, şimdi geliştirmek için gündemden düşürdüler. Sıradaki hastalık bu olur mu? Kim bilir.
Aşı mı Korona mı öldürür bilmem. Dedim ya doktor veya bilim adamı değilim ben. Ancak iyi bildiğim bir konu var ise o da KORKU‘dur. Olumsuz olmak, hastalıkların temel kaynağı olarak görülüyor. Peki KORKMAK nedir? Bir insanı korkutarak ölümcül hale getirebilirmisiniz? Cevabı bize yine sinema sektörü veriyor. Önceleri ‘küstah yalnız kovboy’ modelini işleyen sinema sektörü, son yıllarda yön değiştirip AİLENİN ÖNEMİ kavramına yoğunlaşması tesadüf değil. Temel alınan AİLE kavramı ile birlikte, sevdiklerini koruma dürtüsü ile hareket eden aile babaları veya anneleri, terminatör gibi ölümcül makinalara dönüşüyorlar. Normalde üst üste başınıza gelme ihtimali yüzbinde bir olan trajik hikayelerin tamamının, 1,5-2 saat içinde perdeye profesyonelce yansıtılması ve bizlerin, ailesini korumak için düzinelerce adam öldüren ebeveynler ile gurur duyarak oradan ayrılmamız. Hak hukuk ve adalet kavramlarının içinin boşaltılmaya çalışılmasının, neredeyse tüm dünyada normal hale gelmesi, bizleri süper katil ebeveynler haline getirebilir mi? Birileri beyaz perde de işlediyse pek âlâ getirebilir. Peki işin temelinde ne vardır? Tek kelime “KORKU”. Korku tedavi edilmesi gereken ve tedavi edilebilir hastalıktır. Bağışıklık sistemini çökertir. Peki virüsten ölenlerin en az 3 te 1’i korkudan, bağışıklık sistemi çöktüğü için ölmüş olabilirler mi? Pek âlâ mümkündür.
İnsanoğlu korktuğu zaman saldırganlaşır. Nereden geldiği belirsiz olan bu virüs ile bize korkmayı öğrettiler. Birileri oturduğu yerden maske mesafe naraları atarken, kendilerini göstermelik taktığı maskelerle bile ekranda göremedik. Ama bizim maske takmamız şarttı ve takmaz isek bir asgari ücret kadar ceza ödemek zorunda bırakıldık. Korkmadığımız virüsten korkar hale geldik.
Aşı mı?
Biri İNAKTİF diğer MRNA olan 2 aşı var piyasada. Başka çeşidi varsa da Türkiye’de kabul görmemiş olacak ki haberimiz yok. MRNA teknolojisinin mucidi Dr. Robert Malone: “Hükümetler riskler konusunda şeffaf değil. Özellikle 18-22 yaş aralığındaki kişilere yapılan aşıların, faydalarının risklerinden daha ağır bastığını düşünmüyorum. Ama ne yazık ki risk fayda analizi yapılmıyor” diyerek bu işi benim aklımda bitirdi. Buradan gidin şu aşıyı olun/olmayın deme hakkını kendimde görmüyorum. Beni soracak olursanız ben TURKOVAC aşısını bekliyorum.
Aşı öldürür mü? diye soracak olursanız yukarıda yazdıklarımı tekrardan okumanızı tavsiye ederim. Yinelemekte etmekte fayda görüyorum. Aşı mı Korona mı bilmem ama KORKU öldürür.
Dünyadaki tüm sistemler, insanları korkutarak kontrol etme üzerine kuruludur. Kimisi açlıkla, kimisi işsizlikle, kimisi silahla, kimisi terörle…
Selametle;
Okan AŞCI
İmsak Vakti 05:05
News
GIDA
Köşe Yazıları
Köşe Yazıları
