Beşiktaş escort Etiler escort Nişantaşı escort
Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort
18 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
34,5993
36,6139
2.907,67
Bölüm 10:
Geldikleri yer bir ahşap atölyesiydi. Her duvar, her raf; ahşaptan yapılmış biblolar, heykeller, kitaplıklar, küçük çekmeceler, kutular, saksılar birçok şeyle doluydu. Heyecanını havadaki ahşap kokusuna yormuştu ama asıl eşyalara dokunmaya, ahşabın sıcaklığını, kendine has sert gibi ama huzur veren dokusunu hissettiğinde anladı ahşabın insana insan olmasını hatırlattığını. Nefesi kesilmişti, bir şey diyemiyor; her şeye dokunuyor, hepsini hissetmeye çalışıyordu.
Ece,
– “Ne oldu Can, dilini mi yuttun?” dediğinde, dönüp ona sarılmak, yanaklarına öpücükler kondurmak istedi ama o bilmiş tavrı yüzünde itici halini aldığı için,
– “Sana teşekkür etmeliyim, haklıymışsın” dedi.
Ece, yine gözlerini devirerek ona bakmış,
– “Rica ederim, biliyordum burayı seveceğini” diyor, bir taraftan da “Gel bak! Burada bu, şurada şu var” diye atölyenin içinde gezdiriyordu. Can, gözlerini ahşabın o yumuşak kıvrımlarından şekillenmesinden alamıyordu. Ahşaba bu kadar harika şekil veren de iyi bir usta olmalıydı diye düşündü. Bir rafın önüne gelmişler; bebekler, hayvan figürleri, estetik kutular, üzerinde özlü sözler yazılı levhaları inceliyorlardı, Can, en üstte duran at figürüne bakıyordu, koyu kestane renginde koşmaya, çitlerin üzerinden atlamaya hazır güçlü bir at figürüydü. Çok estetik diye düşündü ama gözlerini biraz daha yukarı kaldırdığında nedenini bilmediği bir şekilde endişelendi. Rafların hemen üzerinde iki duvar arasında, tavana kadar yükselen boydan boya camekandan yapılmış bir bölüm vardı. Gözlerini ayıramıyordu bu camekan bölümden. Camlar renkli, baktığınızda içeriyi göremediğiniz türdendi. Bu da biraz gizemli ve endişe verici olmasına neden oluyordu. O kadar uzun süre baktığını yanına bir görevlinin gelip,
– “Ece hanım, beyefendi güvenlik odamızı merak ediyor olabilir. Görmek isterler mi diye sormamı İstedi Tekin Bey” dedi.
Ece,
– “Yo! Hayır sanmam, görmek ister misin Can?” diye sordu.
– “Yok teşekkür ederim. Bu kadar çok ahşap ürün varken onları incelemeyi tercih ederim” dedi Can. Ece ahşaba olan ilgisinin dağılmasına engel olmak istercesine hadi gel tahtadan F1 araçlarını görmelisin, harikalar dedi. Gerçekten 1969 modelden günümüze kadar bir çok F1 yarış arabası ahşaptan çeşitli ebatlarda üretilmiş ve çok güzel duruyorlardı. Ellerini üzerinde gezdirdi, bazıları verniklenemeden raflara yerleştirilmişti. Ahşap daha çok hissedildiği için, Can, onlara daha çok zaman ayırdı. Neredeyse elinin değmediği bir parça bile kalmamıştı. Ahşap da bir bağımlılık diye düşünmesine, saati görmesi neden oldu. İki saattir oradaydılar ama Ece’yle böylesine gizemli bir ortamda ahşap kokusunun içinde yan yana olmak çok eğlenceliydi. Eğlenceden çok; huzur, mutluluk yaşadığını hissediyordu. Her şeyin sonu olduğunu Ece’nin yönetmek isteyen sesi hatırlattı, hadi gidip kahve içelim ne dersin diye sordu?
Can,
– “Tamam ama o şeker baygınlığı kahvelerden içmem ben. Haberin olsun” dedi.
Ece,”Senin bu sert olma tavırların ne zaman geçer şekerim. Kendini baba falan mı sanıyorsun?” deyip kahkahasını patlattı.
Can,”Senin bunu en iyi anlayabilecek kişi olduğunu düşünüyorum, doğal olan katışıksız şeyler beni mutlu ediyor senin gibi” dediğinde, Ece,
– “Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?” diye koluna girmişti,
Eli ne kadar sıcaktı, ne kadar yakındı, içinde gibiydi. Ağzının kulağına doğru kaydığını geçtikleri mağazanın camındaki yansımasında fark edince, şükür yüzüme bakmıyordu diye düşündü. Ece iyice koluna yapışmış, sımsıkı tutuyordu. Ece de mi bağımlı, bana mı bağımlı acaba diye geçirdi aklından. Sonra kızdı kendine bağımlılık meselesine bu kadar takmasından dolayı söylendi kendi kendine derdin ne senin oğlum diye.
Mırıldanırken Ece’nin,
– “Ne dedin anlamadım. Değirmen tarafındaki kafede içelim kahvemizi. Rasimpaşa beni bunaltıyor” dediğinde, söylediğini anlamadığı için mutlu olmuştu. “Tamam, oraya gidelim” dedi Can. Gidecekleri kafe üç katlı, en üst katında terası olan biraz salaş bir yerdi. Yeni yetmeler doğal ortamından dolayı seviyorlardı orayı. Neredeyse duvarlarında boya bile yoktu. Aslında orayı sevmelerinin nedeni doğal olana yönelmeleriydi, henüz fark edecek yaşta değillerdi ama seviyorlardı burayı. Kafenin kapısına geldiklerinde Can, Ece’ye girmesi için öncelik tanıdı. İki nedeni vardı; hem ona kibar davranmayı, önem verdiğini göstermeyi seviyordu, hem de arkasını kontrol etmek içindi. İyi de yapmıştı çünkü ahşap atölyesinden çıktıklarında karşıdaki çay ocağında oturan adamın arkalarından yavaş adımlarla geldiğini fark etti. Gözlükleri istihbarat ajanlarının taktıklarına benzediği için fark etmişti çay ocağında onu. Kalbi yine heyecanlandı, korktu. Sanki adam yanlarına kadar gelerek,
– “Hadi delikanlı, buraya kadarmış. Gidiyoruz! Senin teslimatçı olduğunla ilgili elimizde kamera görüntüleri var” diyecek sandı bir an.
Teras katta, arka masalardan birine oturdular. Ece, Can’ın yüzüne baktığında bembeyaz olduğunu fark etti ama bir şey demedi. Canını sıkmak, ortamı bozmak istemiyordu. Henüz Can, ona sevdiğini söylememişti ama o Can’ı çok seviyordu. Söz vermişti kendine, o söyleyene kadar söylemeyecekti.
– “Burayı seviyorum. Kendimi iyi hissediyorum, sanki beynim daha iyi çalışıyormuş gibi geliyor bana” dedi Ece.
– “Haklısın galiba. Benim de kafam daha rahat gibi geliyor bana” dedi Can. Garsona kahvelerini sipariş ettiler tabi şekersiz, natural kahve söyledi Can. Garson henüz gitmişti ki ajan gözlüklü adam, terasın diğer ucunda köşede bir masaya oturdu. Çok belirgin bir görüş mesafesi değildi ama iki masada birbirini kontrol edecek görüş alanına sahipti. Morali bozulacak gibi oldu Can’ın ama toparladı ve oğlum ortada bir şey yok, biraz sakin ol diye kendine telkin vermeye çalıştı. Ece fark etmişti rahatsız olduğunu.
– “Biliyor musun çıkışa geldiğinde seni karşı kaldırımda görünce çok ama çok mutlu oluyorum” dedi Ece.
Can,
– “Gerçekten mutlu oluyor musun? Buna çok sevindim çünkü””Çünkü ne?” dedi Ece.
Can,
– “Çünkü ben de buna bayılıyorum. Beni de çok mutlu ediyor. Sanırım en iyi arkadaşım sensin” derken, söylemesi gerekenin bu olmadığını biliyor, cesaret edemediği için kendine kızıyordu ama elinde değildi. Diyemedi işte onu deli gibi sevdiğini.
Sustuklarında kafede İngiliz soprano şarkıcının anlamlı şarkısı yükseliyordu. Bir süre sessizce dinlediler. Ajan gözlüklü adam gazete okur gibi uzaktan onları izliyordu. Can’ın korkuları aslında doğruydu; onun ensesindeydiler ama amaçları karteli çökertmekti. Bu görevi Nejdet Başkomiser üstlenmişti. Balkotik masasında başkomiser olarak görev yapıyor, ülkedeki bağımlıları ölümcül seviyelere gelmeden kurtarmak için mücadele ediyordu. Nejdet Komiser genç yaşına rağmen sayısız operasyona katılmış, birçok ödüle layık görülmüştü. Vazgeçmeyen, sonuna kadar giden bir inadı vardı. Karısı “böyle inatçı olmasan seni bu kadar sevemezdim” demişti. Hayatının yarısı karısı, aynası, can dostum hayat arkadaşım dediği karısı bunları söylediğinde Nejdet Komiser, o dikdörtgen gülüşüyle sırıtmış, “Seni çok seviyorum” demişti. Korkusuz, mert bir adamdı. Sevdiği, inandığı her şey için sonuna kadar mücadele etmeye hep hazırdı. Peşine düştüğü adamlar bu yüzden ondan çok çekinirlerdi. Son olarak peşine düştüğü adam Merdaneci Tekin yani Baklava Baronu’ydu. Ahşap atölyesinin karşısında çay ocağında oturması aslında görev haliydi. Oraya çay içmek için gitmemişti. Olayların içine teslimatçı Can da girmiş, o da izlenmeye alınmıştı. Can korkmakta haklıydı; onun da peşindeydiler.
Baklava Karteli (9)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.