Beşiktaş escort Etiler escort Nişantaşı escort
Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort
19 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
34,5247
36,5956
2.900,83
Bölüm 9:
Evde sadece annesi vardı.
-“Anacığım nasılsın?” diye boynuna sarıldı.
Annesi,
-“İyiyim evladım! Hoş geldin” dedi.
“Ben odamdayım, derslerim var” diyerek odasına çekildi ve yatağa kapanıp ağlamaya başladı. Ağladı, ağladı… Kendine hakim olamıyordu. Düştüğü bu çukurdan çıkmalıydı ama nasıl? Toparlanıp, yüzünü yıkadı. Kimseye bir şey belli edemezdi. İyi olacaktı hem de çok iyi olacaktı. Korktuğu hiçbir şey olmayacaktı, inanıyordu buna.
Kitaplarını çıkardı. Derslerine çalışmalıydı. Yarından sonra birkaç sınavı daha vardı. Deli gibi çalıştı. Kendini öyle kaptırmıştı ki ağabeyinin odaya gürültüyle girmesiyle birlikte, kitabına kapaklanmış yüzünü kaldırdı. Yüzünde, kitabın izi çıkmış ve komik görünüyordu. Ağabeyi aşağılayıcı bir kahkaha attı;
-“Oooo! Can efendi çalışırken uyumuş mu? Ne o, mühendis mi olacaksın?” derken; onu kıskandığını, kendi mühendislik hayallerine ulaşamadığı için içerlediğini dalga dalga yüzüne vuran bir soruydu bu.
Can,
-“Evet uyumuşum ağabeyim” dedi.
Ağabeyi,
-“Haberin var mı? Üst sokaktaki Süheyla teyzenin oğlu Baklava Karteli’ne girmiş. Dün gece evinden almış polis” dediğinde gözlerinin karardığını hissetti.
Can,
-“Yaa gerçekten mi?” diyebildi.
Ağabeyi,
-“Yaa gerçekten!” dedi ve ekledi;
-“Bu Merdaneci Tekin var ya, en kısa zamanda yakalanmalı. Bence yılanın başı o çünkü” dedi.
Can, Merdaneci Tekin’i ilk defa abisinden duyuyordu. Sordu;
-“Kim peki bu merdaneci?”
Ağabeyi, “Baklava Baronu” dediğinde, Can yatağın kenarından kayıp, yere düştü. Bayılmıştı.
Annesinin ve ağabeyinin, eline yüzüne kolonya sürmesiyle gözlerini hafif araladı.
Ağabeyinin, annesine,
-“Bu çocukta bir şey var anne ama anlayamıyorum” dediğini duydu.
Hafifçe kalkmaya çalıştı. Abisi eliyle omzuna bastırdı, “biraz daha yat, toparlarsın şimdi” dedi. Can, ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre sonra kalktı. Annesi su verdi. Suyu içerken, abisinin ve annesinin yüzlerinde bir ipucu arıyordu, bir şeyler anlamış olabilirler mi diye.
Annesi sordu,
-“Oğlum ne oldu sana? Bu yaşına geldin ilk defa bayıldığını görüyorum. İyi misin evladım?” dedi.
Hakkı Amca’nın ve ardından abisinin anlattıkları onu şok etmişti ama diyemedi. “Öğlen neredeyse bir şey yemedim. Galiba çok acıktım, ondan olsa gerek” deyip geçiştirdi ama geçtiğine kendi de inanmıyordu.
O akşamı çok zor geçirdi. Annesi de ağabeyi de sürekli yüzünde bir ifade, bir iz arıyorlar gibi bakıyorlar sanıyordu. Farkında olmadan gözlerini sürekli kaçırıyor olması, ağabeyinin dikkatinden kaçmadı. Anlamıştı bir halt karıştırdığını. Can da anladığını anlamıştı. Paniğe kapılması için bütün şartlar oluşmuştu. Kendi kendine,
-“Soğuk kanlı olmalısın! Bu işin riskli olacağını biliyordun, bunu idare etmesini de bileceksin” diyor, bunları söylerken kendi değil de yaşı ondan büyük biri nasihat ediyormuş gibi geliyordu. “Evet, bir şeyler ters gidebilir ama sürekli ters gidecek değil ya! Elbet çözüm bulacağım” diyordu. Bir hafta işe gitmeyecek olması, bu sancılı dönemi rahat atlatmasına yardımcı olabilirdi. Yarını, Ece’yle buluşacağı zamanı düşünmeli, sıkıntılı bu ruh halinden kurtulmalıydı. Ece’nin gözlerini ve saçlarını bir de gülüşünü düşündüğünde, içine ılık bir mutluluk mürekkep gibi yayılıyor, kalbine bir huzur geliyordu.
-“Ne sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi” diye ağabeyi azarladığında anladı salak salak güldüğünü.
-“Komik bir şey geldi aklıma da ondan” dedi.
-“Tabi tabi hayatın eğlenceli tarafı size, çilesi bize değil mi Can Efendi?” derken, yine ona öfkesini gösteriyordu.
Can,
-“Olur mu ağabey? Senin gayretli çalışmanı hepimiz takdir ediyoruz. Sen çalışmasan belki de ben okuyamazdım ama ben de senin için çok şey yapmak istiyorum” diyordu.
Ağabeyine hediyeler almak istediğini, onunla eğlenceli yerlere gitmek, çok eğlenmek istediğini anlatmayı düşündü sadece. Mümkün değildi anlatması. Ağabeyi anlamayacağı gibi, onu engellemeye kalkabilir, bütün planları alt üst olabilir hatta tutuklanabilirdi. Ağabeyi, onu tokatlamak, canını yakmak isteyen öfkeyle ona bakıyor ama Can, onun;
-“Seni çok seviyorum! Tek kardeşimsin. Seninle çok daha iyi zamanlar geçirmeyi ben de istiyorum ama şartlarımızın seni okumaya, beni çalışmaya mecbur etmesini hazmedemiyorum” demek olduğunu biliyordu. Boynuna sarılıp, “Boş ver be ağabeyciğim” demek istedi, diyemedi. Söyleyemediklerinin biriktiğini hissediyor, ağabeyiyle arasının daha da açılmasından endişe ediyordu. İçinden,
-“Lütfen Allah’ım lütfen! Sadece aileme ve kendime faydalı olmak istiyorum. Bana yardım et!” diye dua etti.
O gece ağabeyi her zaman ki soğuk öfkesiyle, “iyi geceler” deyip arkasını dönüp, uykuya dalmıştı bile. Yastığındaki boynunu kavrayan çukurda kendi sıcaklığını hissederek rüyalar, hayaller alemine yolculuğuna başladı. Ece onu nereye götürecekti? Aklından her şey gitmiş, yalnızca gidecekleri yeri düşünüyor ama hiçbir şey tahmin edemiyordu. Uyudu, yastığındaki sıcak çukurlaşmış rüyalarında…
Sinirli, kavgacı komşularının sahibi gibi bir tavra benzemeye çalışan rahatsız edici ötmesiyle,
-“Hay ben senin!” diyerek yatağında doğruldu. “Bu horozun derdi ne acaba, saat sabahın altısı! Mesaisi mi var acaba? Elinde hiç çanta görmedim, otobüste de karşılaşmadım, kümesten çıktığını da hiç görmedim. Galiba tavukların Ceo’su (yönetici) olmak sorumluluğu onu böylesine erkenci yapıyor. Tabi tavukları yönetmek kolay bir şey değil herhalde?! Acaba bu horozun tavırlarını Ece’ye anlatsam mı?” diye düşünürken, kendini susturdu .
-“Salak mısın oğlum? Böyle gerizekalı bir hikaye, bir kıza, bir hanımefendiye anlatılır mı?” diye, hem horozlu hikayesini hem de düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu kabul ederek banyoya gidip hazırlanmaya başladı. Saçlarını şekillendirdi, en harika kıyafetlerini hazırladı. İçinden hım hımlayarak bir şarkı söylüyordu. Keyifli olduğu zamanlarda bunu yapıyordu. Hım hımlar sona gelince, peşindeyim yaaar diye biraz sesini yükselterek söylediğini fark etti. Annesi de fark etmişti ki;
-“Can evladım! Gel hadi. Kahvaltı hazır” diye seslendi.
Ağabeyi çoktan gitmiş, babası da yoktu. Annesiyle birlikte kahvaltı ettiler. Annesi sürekli yüzüne bakıyor, neredeyse gözlerini üzerinden ayırmıyordu.
Annesi,
-“Kızın adı ne?” diye sordu.
Kıpkırmızı olmuştu. Lokmasını zor yutup, “Ne kızı Anne? Ne diyorsun sen? Benim çıkmam gerekiyor” diyerek masadan kalktı.
Annesi,
-“Saçların, kıyafetin öyle demiyor ama oğlum! Ben anneyim, bilirim. Benden bir şey saklamana gerek yok!” diye seslendi.
Can,
-“Anne yaa! Lütfen” diyerek çantasını aldığı gibi kapıdan fırlayıp çıktı. Öylesine süratle gidiyordu ki sinirli komşunun kapısının önünden geçerken, alçak bahçe duvarından görünen kümeste böbürlenerek hareketler yapan horoza, “Salak horoz! Salaksın işte!” diye bağırdı. Horoz onun bu seri hareketleri karşısında kümeste kanat çırpıp birkaç kez sıçradı.
-“Salak, ne olacak?!” dedi. Durağa geldiğinde annesinin her şeyi hissettiğini, anladığını düşünüyordu. Nasıl anladı ki sanki diye kendine sordu; cevap bulamadı. Gelen otobüse binip arkada oturdu. Telefonunu çıkarıp,
-“Yoldayım. Geliyorum” yazdı. Gülücük de koymuştu cümlenin sonuna. Camdan dışarı bakarken, hastane yokuşuna iniyordu otobüs. Telefona cevap geldi;
-“Bekliyorum!” Yanında gülücük vardı. Ne güzel bir duyguydu. Duygunun karşılık bulmasının; beklentisiz, samimi, dürüst davranmak olduğunu, buna ‘aşk’ dediklerini sonradan öğrenecekti. Arkasına yaslanıp tebessüm ederken, bu sırıtmanın önce yüzüne, sonra bedenine sonra bütün hayatına yayılmasına izin verdi. Mutlu olmak buydu. Kadıköy’den çan çın çon tramvayına binip, Bahariye’ye çıktı. Moda Kız Lisesi! Hep çok havalı gelmişti bu okulun adı ona. Hem Moda hem kız lisesi… Köşede bekledi. Sanki geçmiyordu dakikalar. Çok az kalmıştı çıkmasına ama bitmiyordu gıcık zaman. İki aydınlatma direği arasında sanki bir milyon defa bir ileri bir geri yürümüştü de bir milyonuncu da, dünyadan kopup masallar diyarına ulaşmasını sağlayan beklediği o güzellik gelmişti. Ece; saçları, kara gözleri, aydınlık yüzüyle hayatına anlam katan tek varlık olmasıyla gelmişti işte!
-“Merhaba Can! Nasılsın?” derken yine gözlerini devirmişti. “İyiyim. Sen nasılsın? derken yanına sokuldu. Ona yakın olmak; güçlü, mutlu hissettiriyordu.
-“Ben çok açım. Bir şeyler yiyelim mi?” dediğinde, “Evet iyi olur. Pizzacıya gidelim” dedi Can. Köşeyi dönüp pizzacıya girdiler. Siparişlerini verdikten sonra Can,
-“Çok merak ediyorum, beni nereye götüreceksin?” dedi.
Ece,
“Birazcık merak edeceksin canım. Bekle, sabırlı ol!” derken yine gözlerini devirdi. Bayılıyordu onun gözlerini devirmesine!
-“Tamam! Bekleyeceğiz bakalım” dedi gözlerini kısıp gülerek.
Ece,
-“Ya böyle bakma, bir tuhaf oluyorum ben” derken; aşk için, sevgi için kalplerin ne kadar aç olduğunu, insanın yaşamına tek anlam katan şeyin sevgi olduğunu, çocukluktan yeni çıkan bilmiş tavırlarıyla hayata geçirdiklerinin farkında değillerdi ama bunu seviyorlardı.
–”Biliyorum, hoşuma gittiği için yapıyorum” dedi Can. Gülüştüler. Ece, “Hadi çabucak bitir de gidelim. Orada biraz zaman geçirmek senin de hoşuna gidecektir” dedi.
-“Tamam, şimdi hazır olurum” dedi Can. Ellerini yıkayıp geldi. Saçlarına da bir kez daha bakabildiği için seviniyordu.
Can,
-“Hadi artık söyle! Çatlayacağım” dedi dışarı çıktıklarında.
-“Çok oyun bozansın. Lütfen beni zorlama! Söylemediğim için beni tebrik edeceksin, emin ol!” dedi Ece.
–”Peki, öyle olsun hanımefendi. Hadi biraz hızlı gidelim o zaman” diyerek elinden tuttu. Birlikte ara sokaklardan, eski antikacıların önünden geçerek Cami Sokak’ın başına kadar yürüdüler ama hiç konuşmadılar. Cami Sokak’tan bir önceki sokağa girdiler. Ece onu sürükler gibi çekiştiriyordu adeta sokağın ortasına geldiklerinde.
– “İşte geldik” dedi Ece. Doğramaları tamamen ahşaptan yapılmış, bütün sokağın içinde ahşabın verdiği etkiyle belirginleşen bir görünüm almış olan bu dükkandan içeri girdiklerinde, Can çok heyecanlandı.
Tanrı misafiri
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.