Beşiktaş escort Etiler escort Nişantaşı escort
Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort
19 Ekim 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
33,9867
37,1639
2.997,87
Yunanistan bugün bağımsızlığının 201’inci yılını kutluyor. Zafer olarak nitelendirdikleri ayaklanmada gerçekte yaşananları ise dünyaya unutturulalı çok oldu.
Tüm bu yaşananların bilinçli bir çabayla örtbas edilmesinin elbette bir gerekçesi vardı. Çünkü aslında olan şey kadın ve çocuklar dahil binlerce sivilin katledilmesiydi. Bunu söyleyen sadece Türk kaynakları olsa “tarihi çarpıtmakla” suçlar, hiç yaşanmamış varsayabilirlerdi. Ancak zaman içinde izi silinmeye çalışılan, Batı kaynaklarında yaşanan katliamın kanıtları tüyler ürperten tasvirler ve tanıklıklarla hala mevcut.
1700’lerin sonu 1800’lerin başı… Osmanlı İmparatorluğu pek çok sıkıntıyla boğuşuyordu. Batı’daki teknolojik gelişmeler Osmanlı’yı bir adım geride bırakınca devasa topraklar üzerindeki hakimiyette zafiyetler baş göstermeye başlamıştı. Bunun sonucu da pek çok savaşın yanı sıra iç isyanlar baş göstermişti. Mısır işte tam da bu dönemde çıkan bir isyanla Osmanlı Devleti’nden kopmuştu. Aynı dönemde Balkanlarda da isyanlar çıktı. Osmanlı-Rus Savaşı’nı fırsat bilen Sırplar isyan etti. Bir başka isyan da Tepedelenli Ali Paşa isyanıydı.
Balkanlarda yaşanan bu karışıklıktan istifade eden Rumlar da “Filika Eterya” adında gizli bir örgüt kurmuş, bağımsızlık için planlar yapıyordu. Osmanlı orduları bölgede çok önemli bir güç olan Ali Paşa’yı yenilgiye uğratınca bugünkü Arnavutluktan Yunanistan’a uzanan geniş bir alanda güç boşluğu oluştu. Kuzeyde bastırılan isyanlardan kaçanlar da nispeten güvenli gördükleri Mora Yarımadası’na akın etmişti. Böylece Yunan bağımsızlık yanlılarının eline büyük bir imkan geçti.
Hem insan gücüne hem de ayaklanma için gerekli ortama hiç olmadığı kadar sahiptiler. İsyan Mora’da başlayacaktı. Bundan sonrası Yunanlılara göre zafer, Türklere ve o sırada orada olan pek çok batılı yazar, tarihçi ya da gazeteciye göre eşine az rastlanır bir katliam ve soykırımdı.
Mora Yarımadası, bugünkü Yunanistan’ın en güney ucu… Tripoliçe ise Mora’da stratejik konumuna sahip bir şehir.
Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılında Mora’yı Osmanlı topraklarına kattı. O tarihten itibaren bölgede kayda değer bir savaş, açlık, kıtlık ya da olay yok. 360 yılı aşkın bir süre boyunca halk barış içinde birlikte yaşadı. Türkler, Rumlar ve Yahudiler etnik bir çatışma şöyle dursun farklı mahallelerde bile yaşamadılar. Herkes birbiriyle komşuydu.
3 asırdan fazla yaşadıkları, vatan dedikleri topraklarda yaşayan Müslüman ve Yahudiler komşuları tarafından öldürüleceklerini hiçbir zaman düşünmediler. Bu nedenle bırakın katliamı, bir saldırıya bile hazır değillerdi.
İsyan 22 Şubat 1821’de Mora’da başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki askeri gücü isyanı bastırmaya yetmedi. Rum çeteleri başarı kazandıkça isyan dalgası büyüdü. Tripoliçe, bölgenin kalbindeki şehirdi. 4 tarafında Rum çeteleri vardı. Baskınlar, ölümler aylar boyunca sürdü. 23 Eylül’de ise ölüm şehrin kapısından girdi.
“Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ve ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, çetecilerin sergerdesi Kolokotronis’in kendisi bile, kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti.”
Şehirde artık Yunanlılar dışında kimse kalmamıştı. Türkler ölmüş, Yahudilerin bir kısmı ilk etapta şehirden kaçmayı başarmıştı. Ancak onlar da daha sonra sığındıkları son Osmanlı kalesi ele geçirildiğinde aynı sonla karşılaştılar.
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, yıllardır bu konunun izini sürerek bilgi, belge topluyor.
“Mora’nın Pindus ve Olimpus dağlık bölgelerinde yaşayan, merkezi otoriteyle sınırlı ölçüde tanışmış Hristiyan Kleft grupların isyanda çok önemli etkisi oldu. Rum isyancılar ayrım yapmadan bütün Müslüman köylerini yağmalayıp, Türkleri katletmeye başladı. Ağızdan ağıza Mora’da ve dünyada hiçbir Türk’ün kalmayacağı dolaşıyor, bir kökten yok etme savaşının başlangıcını ilan eden şarkılar söyleniyordu. Mora’daki ilk katliam haberi duyulunca Müslüman halkı Tripoliçe’deki kalelere sığındı. Vostice Müslümanları ise, buradaki Rumlar tarafından kandırılarak kayıklarla Salona Kasabası’na nakledilmek üzere iskele başına getirildi. Ancak Rum isyancılar verdikleri sözü tutmadılar ve Türklerden 400 kadarını öldürdüler.”
İsyan başladığında Mora’da 90 binin üzerinde Müslüman nüfusun olduğu tahmin ediliyor. Bağımsızlık ilan edilince bu nüfustan eser kalmadı.
Çok büyük bir kısmı öldürüldü. Kalanlar ise üç yüz yıllık topraklarını, evlerini, ata mezarlarını bırakıp Rum çetelerin katliamından kaçtılar.
Rum isyanı ve sonrası gelişmelere dair eseri bulunan David Howarth’ın kitabında olaylara tanık olan Avrupalı bir subayın anlattıkları yer alıyor. Howarth “Yunanlıların, barbarlıklarına 20 kadar Avrupalı tanık olmuştu. Bunlardan biri de İskoçyalı Albay Thomas Gordon’du. Tripoliçe’de gördüğü olaylar o kadar dehşet vericiydi ki, utanç verici bu olayların, sonsuza değin bilinmesini istedi” diyor ve Albayın sözlerini şöyle aktarıyor:
“ İki gün içinde, on binlerce Türkün yaşadığı şehirde tek canlı kalmamıştı. Bunların çoğu, kafası, kolları ve bacakları kesilerek öldürülmüşlerdi. 1821 ihtilali döneminde, Yunanistan’da yaşayan yabancıların sayısı, parmakla sayılacak kadar azdı. Bu yüzden Avrupa ülkeleri Yunanistan’da neler olup bittiğini bilmiyordu. Yunanistan dışına gönderilen raporlar savaşa katılmamış, Atina’da yaşayan aydın romantikler tarafından hazırlandığı için, Yunanlıların ideallerine uygun ölçülerde kaleme alınıyordu. Bu Avrupalılar Türkleri kınarlarken, barbarlık edenin ve katliamı başlatanın Rumlar olduğunu bilmiyorlardı.”
“Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evleri cesetlerin üzerine yıkıldılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı.”
Bu ifadeler eserleri günümüze ulaşmış yazarlardan. Bir de tamamen silinen yok edilenler var. Mora’da Türklere karşı işlenen cinayetleri ve katliamları konu alan yabancı kaynak eserler Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere kütüphanelerinden daha sonraki yıllarda birer birer yok edilmeye başlandı. O nedenle bugüne ulaşan tanıklıklar az ama onlar bile itiraza yer bırakmayacak şekilde açık.
Yunanistan’ın bugünkü milli marşının yazarı Dionysios Solomos, 1823’te kaleme aldığı şiirinde Yunanların Osmanlı’ya başlattığı isyanı anlatıyor.
Şiir özgürlük için Türklerin katledilişini meşrulaştırmaya çalışıyor. Solomos, bugünkü Yunan marşının temellerini oluşturan şiirinde Türkleri adil olmayan millet olarak tanımlıyor ve öldürülmeleri gerektiğini savunuyor.
“…İşte karşında duruyor suru
Sefil Tripoliçe’nin
Şimdi korkunun yıldırımını
Ona fırlatma arzusundasın
Bak ümitsiz eller
Nasıl biçiyor yaşamları
Düşüyor yere kopmuş
Eller, ayaklar, başlar
Köpekler azalmaktaydı
“Daha” diye bağırıyorlardı,
“Daha” ve Hristiyanların dudakları
“Ateş, ateş”diye bağırıyorlardı
Kan dere gibi oldu
Ve vadiye akıyor
Ve masum ot çiy yerine
Kan içiyor
Derin okyanusu
İşte böyle uğuldasın isterdim
Ve dalgasında boğulsun
Her Türk tohumu
Neden muharebe yavaşladı bi an?
Neden az kan?…”
Suudi Arabistan ile ABD “enerji güvenliği ve Yemen”i görüştü
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.