Beşiktaş escort Etiler escort Nişantaşı escort
Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort
24 Ekim 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
34,2546
37,0489
3.010,94
Gayrimüslimlerin Mekke ve Medine’yi ziyareti, asırlardır uygulanan oldukça ciddi bir yasak. Sıkı kontrollere rağmen 1503’ten itibaren 20. yüzyılın başlarına kadar en az 25 Batılının farklı kılıklarda Mekke ve Medine’yi ziyaret ettiği, hatta bazılarının hac yaptığı biliniyor. İşte, aralarında savaş esirinden ajanlara, seyyahlardan akademisyen ve gazetecilere oldukça renkli insanların bulunduğu bu maceraperestlerden birkaçı.
Tüm zamanlar içinde, Mekke’yi ziyaret eden en ünlü yabancı, hiç şüphesiz ki İngiliz Sir Richard Burton’du (1821-1890). Çocukluktan itibaren dile büyük yatkınlığı olan Burton, 18 yaşına gelmeden en az beş dili mükemmel şekilde konuşmaya başlamıştı. Arapça da bu dillerden biriydi. Kendisini İngiliz Kraliyet Coğrafya Topluluğu’na kabul ettirmek isteyen Burton, Mekke’ye gitmeyi planladığını belirterek, yolculuğunun finanse edilmesini talep etti. Topluluk yönetimi, heyecanlı gencin bu zor işi başarabileceğinden emin değildi, ancak yine de kendisine bir şans vermeyi kabul ettiler.
Müslüman dünyanın merkezine seyahat için bütün hazırlıklarını tamamlayan, bu arada sünnet bile olan Burton, 32 yaşında artık yola çıkmak için hazırdı. İrlandalı bir babanın oğlu olmasına rağmen koyu renkli bir tene sahip olması, işini kolaylaştırmıştı. Kendisine bulduğu yeni kimliğe göre, o artık Richard Burton değil, Hindistan doğumlu, Abdullah isimli bir Afgan tüccardı.
Richard Burton, 1853’te Mısır üzerinden katıldığı bir hac kafilesiyle yola çıktıktan sonra, Kızıldeniz’deki Yenbu limanında karaya çıktı. Tehlikeli bir yolculuğun ardından Mekke’ye ulaşınca haccın bütün gereklerini büyük bir ustalıkla yerine getirdi. Günler boyunca kendisine herhangi bir şüpheli bakış yönelmedi. Hac günleri sona erdikten sonra Burton, Mekke’den hemen ayrılmadı. Kafasında yapmak istediği bir iş daha kalmıştı: Kabe’nin içine girecekti.
Mekke’yi ziyaret etmek gibi zor bir işin üstesinden gelip haccını yapan Burton’un, Kabe’nin içine girme ihtimali neredeyse sıfıra yakındı. Ancak o vazgeçmedi. Mekke’de ahbap olduğu bir gencin yardımıyla amacına ulaştı ve orada iki rekat namaz kılmayı da başardı.
Burton, Mekke’den sonra gittiği Medine’de de bir ay kalarak, hem şehrin içini, hem de çevresindeki bölgeleri ayrıntılı biçimde gezip kayıt altına aldı. İngiltere’ye dönünce, izlenimlerini ve yaşadıklarını “Medine ve Mekke’ye Hacca Dair Kişisel Bir Anlatım” adıyla 3 ciltte kitaplaştırdı. Anlatımlarında zaman zaman Burckhardt’ın tasvirlerinden de istifade eden Burton’un Mekke ve Medine hakkında yazdıkları, Batı dünyasının Arabistan’a dair algısının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.
19. yüzyılda Mekke’yi ziyaret eden son Batılı, Hollandalı akademisyen ve yazar Snouck Hurgronje’du. 1857’de Protestan papaz bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Hurgronje, Leiden Üniversitesi’nde Şarkiyat eğitimi aldı. 1880’de hocası M. J. De Goeje’nin yönlendirmesiyle, İslam’da haccın önemi ve haccın tarihi konusunda doktora yaptı. Doktorasını bitirmesinin ardından, Endonezya’ya gönderilecek sömürge memurlarına dil ve kültür dersleri verdi. 1884’te yine hocalarının işaretiyle, Cidde’ye giderek beş ay kaldı. Arabistan’da daha uzun süre yaşayabilmek ve haccı gözlemlemek için, kadının huzurunda resmen İslam’ı kabul ederek “Abdulgaffar” adını aldı. O dönemde Hicaz Valisi olan Osman Nuri Paşa’ya, yanında getirdiği bir fotoğraf makinesini hediye etmesi sayesinde, paşadan Mekke’ye giriş için yazılı izin koparmayı başardı.
Hac dönemini de içeren yedi aylık Mekke ikameti sırasında, oldukça kıymetli gözlemlerde bulundu. Ülkesine döndükten sonra izlenim ve hatıralarını iki cilt halinde neşretti. 26 Haziran 1936’daki ölümüne kadar Hollanda hükümetinin emrinde, sömürgelerdeki İslami hayat konusunda danışmanlık yaptı. Bir yandan da Leiden Üniversitesi’nde Arapça profesörlüğü görevini yürüttü. Hurgronje’un Müslümanlığı, günümüzde hala tartışmalı bir konudur.
Buraya kadar hikayeleri anlatılan bütün Avrupalılar, Mekke’ye Arap kıyafetiyle ve Müslüman kılığında girmişlerdi. Mekke’ye Batılı kıyafetle ve kendi kültürel öğeleri içinde giren ilk Batılı Herman Bicknell oldu (1830-1875). Arapça ve Farsça’ya ana dili gibi hakim olan Bicknell, 1862’de İslam’ı seçtiği Kahire’den Mekke’ye geçerek hac görevini yerine getirdi. Literatüre Hafız şiirlerini İngilizce’ye çeviren adam olarak geçen Bicknell, hac seyahatine dair herhangi bir yazılı eser bırakmamıştır.
Finati’yle aynı yıl, yani 1811’de Mekke Batılı bir gezgini daha ağırladı. Bugün Ürdün topraklarında yer alan Petra harabelerinin kaşifi olarak tarihe geçen İsviçreli gezgin ve oryantalist Johann Ludwig Burckhardt, Mekke’yi ziyaret etti.
Burckhardt, 1784’te İsviçre’nin Lousanne kentinde dünyaya geldi. Leipzig, Gottingen ve Cambridge’deki eğitimlerinin ardından, keşif yapmak üzere Afrika’ya gitmeye karar verdi. 1809’da Halep’e yerleşerek Arapçasını ve İslam’a dair bilgisini mükemmel hale getirdikten sonra, Petra da dahil olmak üzere bir dizi keşif yaptığı Ortadoğu turuna çıktı. Libya’nın Fizan bölgesine gidecek bir kervana katılmak üzere Kahire’de beklerken, hareketin gecikmesi üzerine Nil’in güneyine indi. Kızıldeniz üzerinden Cidde’ye geçerek, “Şeyh İbrahim bin Abdullah el Mehdi” takma ismiyle, Müslüman kılığında Mekke’yi ziyaret etti.
Kendisinden önceki gezginlerin aksine, Mekke’de oldukça uzun bir süre (üç ay) ikamet eden Burckhardt, izlenimlerini ayrıntılı bir şekilde kaleme aldı. Burckhardt’ın Kabe’ye, ibadet usullerine, Mekke halkının günlük yaşamına, kültürel unsurlara ve şehrin fiziksel yapısına ilişkin gözlemleri, kendisinden sonraki bütün gezginlere kaynak oldu. Hazırladığı Mekke haritaları, günümüzde hala ciddi birer kaynak olarak kabul edilmektedir. Üç ayın ardından, Medine’yi de ziyaret ederek burada da yine uzun süre kaldı. Medine için de ayrıntılı betimlemeler ve hatıralar kaleme alan Burckhardt, daha sonra seyahatini tamamlayarak Kahire’ye döndü.
Johann Ludwig Burckhardt, 15 Ekim 1817’de Kahire’de hayatını kaybettiğinde henüz 33 yaşındaydı. Kendisinin bu konuda açık bir beyanı bulunmasa da, Burckhardt’ın İslam’ı samimi biçimde benimsediği düşünülmektedir.
Resmi kayıtlara göre Mekke’ye girmeyi başaran ilk gayrimüslim, 15. yüzyılda yaşayan Ludovico de Varthema adlı bir İtalyan. Vasco da Gama ve Leonardo da Vinci ile çağdaş olan Varthema, 1465 yılı civarında dünyaya geldi.
1500 yılında Venedik’ten denize açılan Ludovico de Varthema’nın ilk durağı, Mısır’ın İskenderiye kenti oldu. Oradan geçtiği Kahire’de kısa bir molanın ardından, deniz yoluyla Beyrut’a giden Varthema, kısa bir kara yolculuğuyla Şam’a ulaştı. Arapça dikkatini çekince, bu dili güzel bir şekilde öğrenebilmek için Şam’a yerleşti ve iki yıl orada kaldı. 8 Nisan 1503 günü, Suriyeli bir hacı kılığına girerek, Mekke’ye giden bir kervanla yola düştü.
O dönemde Mekke’ye seyahat etmek, oldukça zor ve riskliydi. Yolda karşılaşılan soygunculardan kızgın güneşin altında ilerlemenin sağlık açısından doğurduğu tehlikelere kadar, çok sayıda sıkıntı hacıları bekliyordu. Yolda birkaç hacı adayının vefatına da şahit olan Varthema, nihayet kervanla Mekke’ye ulaştığında, şehirden çok etkilendi. Şehrin karmaşası, kültürel çeşitliliği, kalabalığı ve çarşılarındaki kakafoni, genç İtalyanın aklını başından almıştı. Şöyle yazacaktı daha sonra: “Mekke’de kaldığım 20 gün içinde gördüğüm şekilde, bu kadar çok insanın aynı noktaya toplandığını ömrüm boyunca hiç görmemiştim.”
Ludovico de Varthema, hac ibadetinin ayrıntılarını ve Mekke’nin tasvirini, bir Batılı dilde anlatan ilk yabancıydı. Kabe’den ve örtüsünden başlayarak tavafı, sa’y ve diğer uygulamaları dikkatle not etmişti. Hacerülesved’i öpme merasimine katılan ve zemzem kuyusuna inip abdest alan Varthema, o dönemde Batı’da bir efsane halinde anlatıla gelen, “Muhammed’in kabri, Mekke’de havada durmaktadır” söylentisini de gerçeği bizzat görerek yalanlamıştı.
Pitts’ten 127 yıl sonra bu kez gizemli bir İspanyol, Mekke kapılarında belirdi: Domingo Badia Leblich. 1766’da bugünkü İspanya’nın Barselona kentinde dünyaya gelen Leblich, genç yaşından itibaren Arapça’ya merak duyarak Kuzey Afrika’ya yerleşti. Mağrib bölgesinin çeşitli şehirlerinde Arapçasını ilerlettikten sonra, 1803’ten itibaren kendini “Ali Bey el Abbasi” şeklinde tanıtmaya başladı. İddiasına göre, soyu Abbasi halifelerinden Harun Reşid’e dayanıyordu. Kuzey Afrika’dan doğuya doğru seyahatlerine başlayan “Ali Bey”, Fas’tan Kahire’ye kadar olan bütün coğrafyayı adım adım dolaştı.
Ali Bey’in Kahire’den dâhil olduğu hac kervanı Mekke’ye ulaştığında, tarihler 23 Ocak 1807’yi gösteriyordu. Şehrin mimarisi, temizliği, evlerinin teras ve cumbaları Ali Bey’i çok etkilemişti. Mekke’de geçirdiği zaman içinde, Abbâsîlerle akrabalığını el altından yayan Ali Bey, bu sayede şehir halkının büyük saygısını ve sevgisini kazan-dı. Hatta Kâbe’nin temizlenmesi ve kokulanması merasimine de katıldı, Kâbe’nin içine bizzat girdi. Kâbe ile ilgili izlenimleri çarpıcıydı: “Biz Batılıların beklentilerinin aksine, ‘Allah’ın evi’nin içi oldukça sadeydi. Lambalarla ve kandillerle süslenmişti. Baştan aşağı siyah örtüyle kaplıydı ve çok mütevazıydı.”
Ali Bey, sadece meraklı bir gezgin veya maceracı değildi. Fransa’da Napolyon Bonaparte hükümeti kendisini çoktan keşfetmiş ve özel bir misyonla görevlendirmişti. Ortadoğu ve Arap Yarımadası’na yaptığı yolculuğu daha sonra kaleme alan Ali Bey, bölgedeki siyasî durumla ilgili uzun ve ayrıntılı bir raporu da Fransız yönetimine sunmuştu. İspanya’ya dönüşünde, önce Cordoba daha sonra da Sevilla Valiliği’ne atandı. Ancak Fransızlar İspanya’dan çıkarıldığında şansı tersine döndü. Fransa’ya kaçmak durumunda kalan Ali Bey, daha sonra yeni bir ajanlık misyonu için tekrar Ortadoğu’ya açıldı. Kendisine yeni bir soyluluk hikâyesi uyduran Ali Bey, 1818’de Halep’te hayatını kaybetti. Kimliği keşfedilmiş ve bir suikasta kurban gitmişti.
Ludovico de Varthema’dan yaklaşık 170 yıl sonra, bu defa bir İngiliz denizcinin yolu Mekke’ye düştü. Joseph Pitts, Varthema gibi Doğu’nun egzotik keyiflerine meraklı bir serüvenci değildi. Bir savaş esiriydi ve tek isteği, bir an önce evine geri dönebilmekti. Genç bir denizci olarak Akdeniz’de sefer yapan bir gemide çalışmaya başlayan Joseph Pitts, Cezayir açıklarında gemiye baskın yapan Berberîlere esir düştüğünde, sadece 17 yaşındaydı. Esirlerin baskına katılanlara dağıtılmasıyla Cezayirli bir askerin payına düşen Pitts’in yaşamı, sıra dışı bir biçimde değişti. Efendisinin kendisine çok iyi davranmasıyla Müslümanlığı seçen Pitts, 1680’de Cezayirli asker ve ailesine hac yolculuğunda eşlik etti. Varthema’nın aksine Mekke’den hiç etkilenmemiş gördüklerini “sıradan” olarak yorumlamıştı. Yine de ibadet usullerine dair anlattıkları, yaklaşık iki asır önce Varthema’nın yazdıklarıyla aynıydı.
“İran’ı Irak’tan tamamen sileceğiz!”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.