Öznur Küçüker Sirene’den Fransız gazetecilere ders

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Uluslararası ilişkiler uzmanı Öznur Küçüker Sirene Fransız kanalı ARTEfr’deki canlı yayında Türkiye’yi eleştiren Fransız gazetecileri çarpıcı örneklerle susturdu

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve gazeteci Öznur Küçüker Sirene, Fransız televizyonu ARTEfr’de gazetecilerin Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili sorularını yanıtladı. Zaman zaman eleştirinin dozunu kaçıran ve taraflılıklarını ayan beyan ortaya koyan Fransız gazetecilerin sorularına çarpıcı örneklerle yanıt verdi.

Toplam 7 dakikalık bölümde sorulan sorular ve Sirene’nin verdiği yanılar şöyle:

Size göre Türkiye Avrupa Birliği için güvenilir bir ortak Ancak AB ile dürüst ilişkiler istiyor. Ve Batı’nın iç işlerine karışmasını istemiyor.

Erdoğan Türkiye için modernliği temsil ediyordu. Bugün ise huysuz “Diktatörümsü” gibi de gözüküyor. Ama aynı zamanda belki milli gurur duygusunu da yeniden kazandırdı. Siz Türk gazeteci olarak sizin bakış açınızdan ve bu hükümet lehine Erdoğan yıllarını nasıl özetlersiniz?

Erdoğan yılları bence Türkiye için her şeyden önce ekonomik başarıyı temsil ediyor. Bu zamana kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük başarısı bu oldu.

Ama aynı zamanda, Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı’ndan çok daha öte bir anlam taşıyor. Bugün Türkler tarafından “Dünya lideri” olarak kabul ediliyor. Yakın bir tarihte yayınlanan “Daha adil bir dünya mümkün“ kitabıyla, “Dünya 5’ten büyüktür” gibi sözleriyle Türk milletine mesajlar vermiştir.

Dünya 5’ten büyüktür ne demek?

Yani demek istiyor ki dünyanın kaderi 5 ülkeye ait değildir.

Böylece Erdoğan açıkça diyor ki, bugün Türkiye’nin bölgesel ve dünya meselelerinde söz hakkı var. Ve bugün görüyoruz ki Erdoğan Türkiye’ye dünyada önemli bir yer kazandırdı. Örneğin bugün Türkiye’nin etkisini Afrika’dan Orta Asya’ya kadar hissettirdiğini görüyoruz.

Ver Erdoğan Türk halkına milli gurur duygusunu yeniden kazandırdı. Aynı zamanda dünyadaki mazlumlara da…

Sadece Osman Kavala değil cezaevinde pek çok kişi var. Daha dün Femina Yabancı Roman Ödülü’nü cezaevindeyken Hayat Hanım adlı muhteşem bir roman yazan Türk yazar Ahmet Altan’a takdim ettiler. Bu roman Fransa’da basıldı ama Türkiye’de basılmadı. Fransa’da bulunma şansına sahip biri olarak siz bu romanı okuyacak mısınız?

Hayır okuyacağımı düşünmüyorum.

Neden Türkiye’den ve güçlü kadınlardan söz eden bir romanmış.

Yabancı büyükelçilerin müdahalesine ilişkin Erdoğan’ın gündeme getirdiği egemenlik meselelerine mi değinmeyi tercih edersiniz?

Evet kesinlikle. Aslında biz Türkiye’nin özgür, bağımsız ve egemen bir ülke olduğu fikrini savunuyoruz. Ve iç işlerimize karışılmasını sevmiyoruz. Bu Erdoğan’ın dünyaya ilettiği çok açık ve net bir mesajdı. Bunun dışında AB ve ABD’den insan hakları konusunda ders almayı da sevmiyoruz. Onlar hiç inandırıcı değiller. Peki neden?  ABD örneğini ele alalım. Bu ülkenin Irak, Afganistan, Guantanamo hapishanesinde mahkumlara neler yaptığını gördünüz. Bir de aslında çok yeni bir örnek de var. Şu anda İngiltere’de tutuklu, Wikileaks’ın kurucusu Julian Assange’ın durumu. Assange ABD’ye iade edilirse 175 yıl hapis cezası alma riski ile karşı karşıya.

Aynı zamanda yine çok önemli olan bir başka mesele de var. Fethullah Gülen meselesi. Fethullah Gülen  15 Temmuz 2016’da darbe girişiminin arkasındaki Fethullahçı Terör Örgütü’nün elebaşı. ABD onun iadesi için yasal süreci bahane ediyor.

Terörist olduğu konusunda ikna edilemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Fethullah Gülen’in darbe girişiminden sorumlu terörist olduğu söylüyor.

Evet öyle söylüyor.

Tamam bu onun fikri

Bunu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemiyor. ABD’ye sunulmuş kanıtlar mevcut ve ABD bu kanıtları teslim alsa bile, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi için yasal süreci bahane ediyor. Ama bugün  Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyor. Yani bu çok çelişkili bir durum. Son bir nokta daha eklemek istiyorum.

Mesela Fransa’ya bakınca Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı Sisi’nin…

“Sisi’ye kırmızı halı seren Batı, Kavala için özgürlük istiyor”

Mısır Cumhurbaşkanı

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Elysse Sarayı’nda şölenlerle, kırmızı halıyla karşılandığını gördük. Halbuki bugün biliyoruz ki ülkede yarısı siyasi mahkumlardan oluşan 200 binden azla tutuklu var.

Parası ödenmiş askeri teçhizatı teslim etmeyen ABD ile işler karışırken, Türkiye ile Rusya arasında diplomatik ve askeri bir yakınlaşma da var. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin ortağı ve komşusu olma kaderinden başka kaderi daha var.  Bu, Türkiye’de ulusal, belki emperyal, kendine has bir devlet macerasına yeniden atılma arzusu mu?

Artık iki kutuplu değil, çok kutuplu bir dünyadayız. Gelişmekte olan ülkeler giderek çoğalıyor. Türkiye batı ülkeleri ile kurduğu klasik stratejik ortaklık şemasından çıkmak, ortak ve müttefiklerini çeşitlendirmek istiyor. Bugün bunu çok açık bir şekilde görüyoruz.

Türkiye Azerbaycan’la olduğu kadar, Rusya’yla da Çin ile olduğu kadar Pakistan’la da ortaklık kuruyor.  

Azerbaycan’la müttefiklikten öteye geçiyor durum ama…Türkiye Dağlık Karabağ’da Ermenistan’a karşı savaşı kazandı. Siz kişisel olarak milli bir gurur duygusu yaşadınız mı?

Evet tabi ki gerçekten gurur duyuyorum. Ve zaten Azerbaycan’ı kardeş ülke olarak görüyoruz. Yani bu müttefiklikten de öteye geçiyor.

“Türkiye, bir dünya gücü olma yolunda”

Bugün Türkiye’nin etkisini dünyada neredeyse her yerde hissediyoruz. Afrika’da Orta Asya’da hatta Latin Amerika’da bile. O yüzden bugün diyoruz ki “Türkiye, Türkiye’den büyüktür.”  Gerçekten bu, ülkede tekrar tekrar söylediğimiz bir cümle.

Bugün Türkiye’nin gücü ve etkisi dünya çapında hissediliyor. Bence artık bu, bölgesel bir gücü geçti, küresel bir güce dönüşmeye başladı. Bu konuda hem fikir olmasak da…

Güzel uçakla gördük, Amerikan uçakları almak kaydıyla. Yani müttefiklerle ilişkiler bir şekilde muhafaza ediliyor. Şizofren  bir ilişki mi, şizofrenik br eğilim mi var? 

Evet bakın onları görebilirsiniz. Bir müttefiklik söz konusu.  

Bunun faydalarından yararlanıyorsunuz ve sonra kendi oyununuzu kuruyorsunuz. Türkiye NATO içinde yaramaz bir müttefik gibi. Ama en azından şu aşamada Sayın Erdoğan’ın NATO’dan çıkmak istediğini gözlemlemedim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AB’nin en büyük ticari ortağı olduğunu da biliyor yani hegemonyacı hedeflere rağmen, ortakları da şımartmak lazım. Erdoğan bunun bilincinde mi, bunun bilincindeler mi?

Evet tabi ki bunun bilincinde. Zaten Türkiye’nin geleceğini AB dışında bir yerde görmediğini söyledi. Bunu kendisi söyledi. O zaman bugünden itibaren Türkiye’ye karşı bu sürekli yargılayıcı, suçlayıcı, cezalandırıcı üslubu, bu yaptırım dilini terk etmeli.  Ortak çıkarlara odaklanmalı. Ticari ilişkiler geliştirilmeli. Gördüğünüz gibi, küresel ısınma, sağlık krizi,  terörizm gibi küresel tehditlere birlikte cevap verilmeli. Bu ortak noktalar geliştirilmeli.