Suyumuz ısınıyor mu?

Sosyal medya üzerinden tanıdığım Necdet isimli yirmi yıldır öğretmenlik yapan arkadaşım var. Özellikle eğitimle alakalı yazılarımı takip edip zaman zaman yorum yapan değerli bir arkadaş. Beğeni, yorum, telefon derken muhabbeti epey ilerlettik. 

Bir gün bana:

-Hocam hikâyelerinizi merakla okuyorum. Benim de bir hikâyem var, belki yazarsanız faydalı olabileceğini düşünüyorum, diyerek anlatmaya başladı. 

Doğu Anadolu bölgesinde, (YİBO) yatılı ilköğretim bölge okuluna tayin olduğunu ve Cevdet isimli bir öğrenci tarafından bıçaklandığını uzun uzun anlattı. 

O başından geçen hikâyesini anlatırken benim aklıma Aziz Mahmud Efendi’nin hocası Üftade Hazretleriyle olan muhabbeti geldi. Hikayesi şöyle:

Olay 1520 yılında Bursa’da yaşanmış.

Mahmut isimli genç, Üftade Hazretleri’ne talebe olur. Üftade Hazretleri’nin dergâhında ders almaya başlar. Hocası her talebeye dergâhta birtakım görevler verir, Mahmud’un görevi de her sabah hocasına abdest suyu hazırlamaktır. 

Sabah çok erkenden kalkar, odunları ocağa yerleştirir. Ateş yakar ve o yanan ateş üzerinde su ısıtarak hocasının kış günlerinde üşümemesi için ılık su ile abdest almasını sağlar.

Günlerden bir gün Mahmud’un uykusu ağır basar ve sabah erkenden uyanamaz ve geç kaldığı için ocağı yakıp su ısıtmaya zaman kalmaz. Sabah namazı girmiş ve hocası abdest için gelmiştir.

Hemen koşup ocağın üzerine akşamdan suyunu doldurduğu güğümü kontrol eder. Ocak yanmadığı için bakır güğüm buz gibidir.

Hocasının abdest suyunu ısıtamayacağı için çok üzülen Mahmud gözyaşlarına boğulur. Buz gibi güğümü göğsüne bastırıp utana sıkıla hocasının karşısına gelir.

– Mahmut, evladım dök suyu abdestimi alayım. 

Buz gibi suyu hocasının eline dökmeye onu üşütmeye kıyamaz. Öylece bekler.

– Evladım suyu dök.

Hocasının ikinci kez seslenmesiyle Mahmud göğsünde bastırdığı güğümdeki suyu hocasının avuçlarına dökmeye başlar. Fakat o da ne? 

Su dökülmeye başladığında suyun sıcaklığından buharlar çıkmaya başlar. Mahmud şoktadır, durumu fark eden hocası:

– Mahmut evladım, bu su odun ateşinde ısınmışa benzemiyor, bu su gönül ateşiyle ısınmış, diyerek öğrencisini taltif eder.

Mahmud’un hocasına olan bu derin saygı ve sevgisi onun duasına mazhar olmasına sebep olur. Mahmut ilerde Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri olarak gönül sultanlığı mektebinden mezun olur. Pek çok nimetlere mazhar olur.

Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu ile nikâhlanır ve o da hocası gibi pek çok irşat faaliyetlerinde bulunur. Aziz Mahmud Hüdayi’nin kabri Üsküdar’dadır. 

Günümüz hoca öğrenci arasında olan saygı ile geçmişte yaşanmış bu olayı düşündüğümüzde bu hususta ileri değil geri gittiğimiz gerçeği ile yüzleşiyoruz. 

Bizim öğretmenlik ve öğrencilik halimiz ile yüce gönüllü insanlarının hali arasında korkunç uçurumlar var.

Hem o suyu göğsünde ısıtacak olan öğrenciye, hem de o suyun insan sıcaklığında ısındığını fark edecek hocalara çok ihtiyaç var. 

Geçmişimizin güzelliklerini günümüze taşımak, küçük dokunuşlarla güncelleme yaparak gelecek nesillere aktarmak gerekiyor. 

Aksi takdirde suyu ısıtacak öğrenci yetiştirmezsek suyumuzun ısınacağı, geleceğimizin buz gibi olacağı aşikârdır.

H.İbrahim ÇORAKLI