Sentetik mi, et mi?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Yok kardeşim bizde tutmaz. Tutturmaya çalışacaksınız biliyorum ancak sabah kahvaltısında ciğer yiyen Diyarbakırlı kardeşime “sentetik ciğer” yediremezsin. Sabah-akşam, 7/24, aylarca yıllarca, asırlar boyu reklam çalışması yapsanız, yine de bize sentetik yediremezsiniz.

Türkiye’de 1 Haziran itibariyle yeni alınan normalleşme kararları ile birlikte, cumartesi günü 22:00 ile pazartesi sabah 05:00 arası sokağa çıkma yasağı uygulamasına gidildi. Yani cumartesi günü saat 22’ye kadar bulaşmayan Korona Bey, sanırım pazar günü dinlendiği için böylesi emsalsiz bir uygulamaya gitmiş olduk. Neyse…

Benim gibi 6 gün çalışan insanların pazar gününün, (hem de yaz günü) ziyan edilmesinin yanı sıra bir pazar efsanesi olan mangal keyfimize de engel olundu. Bununla mukabil benim gibi çalışan insanların, bundan sonra hastalanma, akraba cenazeleri, düğün-nişan merasimleri vb. zahiri ihtiyaçlarının tamamının cumartesi gününde olma durumlarının zirve yapacağı konusunda neredeyse sonsuz seviyede eminim. Çünkü bizi eve kapattığınız için, biz de pazar yapacağımız mangal sefasını cumartesiye çekmek için elimizden gelen bütün imkanları zorlayacağız. Hakikat…

Şimdi, mangal yapabilmek için cumartesi günü bin bir türlü taklalarla işi asan sade Türkiye vatandaşı, senin dayatmaya çalıştığın SENTETİK ETi yer mi ? bir daha düşün bakalım küreselci efendi.

Ülkemizin eşsiz güzelliklerinin bulunduğu DOĞU ANADOLU, GÜNEYDOĞU ANADOLU coğrafi bölgelerimizin yıllık et tüketiminin, TÜRKİYE ortalamasının üstünde olduğunu bilenlerdenim. Sentetik et ile organik et arasındaki farkı 1 km mesafeden tanıyacak ustalıktaki kasap abilerimizden daha bahsetmedim bile. Bir de koku konusunda uzmanlaşmış hanımlarımızın sentetik ile organik arasındaki koku farkını hemen anlayacağından hiç şüphem yok.

Hali hazırda her sene üzerimize vacib olan KURBAN İBADETİni tüm ekonomik zorluklar ile ifa eden bir milletken, bence sentetik et işi bu ülkede ölü doğmuş bir projedir. 

Meselenin küresel algılatma şekline de değinmemek olmaz.

Dünya üzerindeki tüm insanların en hassas olduğu konu şüphesiz sağlıktır. Proje her ne kadar daha önce tasarlanmış olsa da, ALGI ZAMANInın son yıllarda yaşanan Korona Virüs dönemine ve sağlık hassasiyetimizin pik yaptığı döneme denk gelmesi bizleri şaşırtmadı tabiki.

Ülkemizde sözde akıl sahibi bir uzmanın bu konudaki çıkışı beni değişik düşüncelere gark etti. İddia sahibi kişi, büyükbaş hayvanların doğal yolla ürettiği gazın, dünya iklimi üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsederken gayet ciddiydi. Yani sanki insanoğlu asırlardır petrol türevi yakıt kullanımı ile iklimi mahvetmemiş, sıra ALLAH’ın (CC) sessiz kullarına gelmiş gibi konuşuyordu. Buradan sözcülüğünü yaptığı efendilerine şunu demek isterim; Madem iklim konusunda bu kadar hassastınız, neden hala çağ dışı akaryakıt sistemleri kullanılan arabaların üretimine bu kadar yoğunluk veriyorsunuz. Şimdi bu siteme elektrikli otomobil piyasası yüzde bilmem kaç arttı diyecek olan çıkabilir. Mesele sadece otomobil merkezli değil, sen hâlâ anlayamadın sanırım.

Selam ve Dua ile…

Okan AŞCI