Beşiktaş escort Etiler escort Nişantaşı escort
Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort
28 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
35,1368
36,5946
2.956,17
27 Kasım 2024 Çarşamba
Yalnızlık nedir bilir misiniz?
Evde kimse yok diye bir tane ekmek almaktır
Sırtın kaşınsa elinin uzanmamasıdır arkana
Tek başına içilen kahve, tekli koltukta izlenen romantik bir filmdir.
Kimsesiz olmak gibi görünse de aslında, o öyle değildir!
Yanındakinin değerini düşürmektir…
Kıymet bilmemenin bedelidir “Yalnızlık.”
Duvarlara bakmak onlarla konuşmak gibi görünse de, tam olarak bu da değildir.
Çalacak zile hasret kalmaktır.
Hasta olunca umulan bir tas çorbadır.
Bayramda, seyranda, düğünde, dernekte,
Kendi zevkine göre giydiğin takım elbiseye, kravat seçimi yapamamaktır.
Hor gördüğün, beğenmediğin eşine vedadır.
Çoluğa çocuğa yük olmamak için çektiğin azaba susmaktır.
Sabah kahvaltısında masaya koyduğun tek bardak ve tek çataldır.
Gündüz güneşi değil, gece karanlığı seyre dalmaktır!
Beynindeki pişmanlık, kalbindeki sızıdır.
Dik kafalılığın, aksiliğin, soğukluğunun bedelini ödemektir.
“Tansiyon ilacını içtin mi?” “Yemeğini yedin mi?”, “İyi misin”, “Nerde kaldın?”
Gibi soruların bir daha sıcacık ve samimiyetle sorulmayacak olmasıdır.
Buz gibi seni saran yatakta, tek başına ölmekten korkmaktır,
Dökülen sütün toplanmaması, insanın dağılmasıdır “Yalnızlık.”
Candan bir eli tutmak yerine, itilip kakılmaktır.
Müzeyyen Eser
27 Kasım Çarşamba
Altmış yaşında kocaman bir çocukla konuştuk bu gün. Görmüş olduğu bir kareden yola çıkarak yıllar öncesinde yaşadığı bir sendromu paylaştı benimle.
Ekrandaki zalim kadın, minicik bir kızı, kırdığı bardak yüzünden aşağılıyordu. Delicesine bakışlarla kızın üstüne yürüdü. O an döküldü dudaklarından acısı.
“Daha sekiz on yaşlarındaydım” diye yutkundu…
Boşanmış ailenin, savrulan oğullarından biri olmanın azarını, bilmem kaçıncı kez işitmişti birilerinden. Oysa kırk yılda bir akşam yemeğine davet etmişti amcası. Babasının ısrarı ile gittiği o evde gördüğü muamele bana olayı anlatırken dahi canını yakıyordu. Parçalanmış aile çocuğu olmayı hangi çocuk isterdi ki? O ıstırabı gözlerinden okudum. Çok etkilenmiştim. Herkesin temizliği kendine…
Temizlik hastası yenge, daha kapıdan girer girmez obsesyonları yüzünden huzursuz etmişti çocuğu. Ona kirli muamelesi yapıp, gözlerini pörtleterek nereye oturtacağını şaşırmıştı. Koca evde ağırlayacak yer bulunamıyordu baba oğula.
Vardır böyle insanlar! Kendini çok temiz sanırken insanları iğrendirir. Nefret ettirir kendinden.
“Sizi istemiyorum, bir daha gelmeyin” diyemeyenler, misafire titizlik kalkanıyla tavır koyarlar ya, işte öylesi.
Herkes ölünce toprağa bulanır. Kim nasıl yaşarsa öyle ölür. Koskoca adam ölen yengesinin yaptıklarını gözleri dolarak anlattı. Sevgiyle anmadı, anamadı. Nedir bu temizlik hastalığı? Harici temizliği herkes göremez, fakat temiz kalbi herkes hisseder. Tam elli yıl sonra bile insana azap vermeye değer mi? Değer mi insanın kalbini bu kadar darmadağın etmeye? Zaten bu tipler ne kendileri rahat eder, ne etrafındakilere huzur verir. İstedikleri kadar titiz olsunlar… Sevilmezler!
Yazıklar olsun, insanı temizlik adı altında tiksindirenlere. Dünya da iyilikten, merhametten, güler yüzden, yetim ve yaşlı başı okşamaktan daha güzel ne var? Muhtaç olana niye el uzatmak yerine hor görür ki insanoğlu?
Sen yaratılanı burunlarsan, seni yaratan güç, “hoş geldin, buyur cennete gir” diye karşılamayacak. İlk başta yapılacak sorgu, niyetlerinden…
Bu zavallıların yapmaya çalıştıkları şey temizlik değil, insanları küçümsemek akıllarınca! Çok temizsen kalbini temizle önce, bakışlarından ve davranışlarından çirk akmasın. Gülüşünün sıcaklığında güller açsın. Sana muhtaç olan kuldan dua al. Neyin eksikliğini temizlik kisvesi altında gidermeye çalışıyorsan, git o sorununu çöz bence. Hastasın sen. Tedavi ol.
İnsanlar senin temizliğinden tiksiniyor. Bir gün aynısını yaşayacaksın! Seni de istemeyenler olacak. Yenge darülaceze de kimsesiz ölüp gitmiş. Bil istedim.
Müzeyyen Eser
Belki konu netameli gibi gelecek ancak iddiam o ki insanlar bu başlık yüzünden mutsuzlar. Özellikle ülkemizde ayıp sayılan cinsel yaşam hastalıklı olduğu için, insanlar kolayca kavga edebiliyor. Çoğu insan patlamaya hazır bomba. Tahammül eşikleri düşük. Kavga etmeye bahane arıyorlar. Mutsuzlar… Nedeni bastırılmış dürtüler bence. Cinselliği konuşamayan bireyler farklı fanteziler peşinde. Bu yanlış bir tutum.
İhanetin, aşkın, başarının, mutsuzluğun, ruhsal hastalıkların temelinde seks unsuru yatıyor. Etrafta içten gülen gözler görürseniz inceleyin onları. Kesinlikle yatak odalarında mutlulardır. Tespitlerime ve gözlemlerime göre insanlar sevilmeyi de, sevmeyi de, sevişmenin inceliklerini de bilmeden karşı cinsle münasebete giriyorlar.
Yatak odasını sosyal medyada kolayca başkalarına açan insanlık yüzünden, ahlaki erozyon çığ gibi büyüdü. Yatak odası sır olarak kalmalı iken, cinsellik utanmadan konuşulabilmeliydi. Ayıp değil, gereklilik ve doğru şekilde yaşanmalı.
Kadınlar birbirine çamur atmak için telef ettikleri hayal güçlerini yataklarına taşısa, erkekler basit bir otomobil iken, kendilerinin son model spor bir araba olduğunu iddia etmeseler sorun büyük ölçüde çözülür gibime de geliyor. Kimse potansiyelinin ölçüsünü bilmiyor. “Çünkü ayıp, hatta çok ayıp.”
De-ğil!
Evlilik ve tek eşlilik günümüzde Avrupa’da değer görmeye başladı. Zinadan zevk alınmadığını gördüler bence.
Psikoloji piramidinin en geniş alanını kapsayan ihtiyaçlar, nefes almak, yemek, su, boşaltım, cinsellik, uyku ve sağlıklı metabolizmadır.
Bizler cinsellik dışındaki tüm şıkları rahatça konuşabilirken seks konusundan çekiniyoruz. Bilimsel olarak görüldüğü üzere cinsellik de insani ihtiyaçlar listesinde. Bunun nesi ayıp olabilir ki? Utanıp aç kalan kaç canlı gördünüz dünyada? İnsan dışında yok gibi. Utanılacak şey ahlak dışı ilişkiler olsa gerek.
Cinselliğe açız.
Sorunlar ört bas ediyoruz. Bu durum önce ailenin ve sonra toplumun diğer büyük birimlerinin psikolojisini bozuyor.
Dolayısıyla savaş ruhu herkesi etkiliyor.
6 yaşında başlayıp, 25 yıl aşkla süren evlilik hayatım dahilinde yaşadığım cinsel mutluluk sayesinde ömrümün büyük bölümünü mutluluk ile geçirdim. Bu sayede her zorluğu aştım. Bedenim yaşlansa da ruhum bu sayede genç kaldı. Bu bence en sağlıklı gençlik iksiri. Hayata her koşulda gülümsedim. Küçük sorunları görmedim bile.
Tavsiyem şu ki, savaşmayın, doğru sevişin. Aşk bence, insanların birbirini doğru düzgün severken aralarında doğan şehvettir. Ötesi zaten aşk değil, ahlak erozyonudur.
Sevin, sevilin, sevişin. Tüm kavgalarınızın son bulduğunu görüp bana teşekkür edeceksiniz. Herkese mutluluklar diliyorum.
Saygılarımla.
Müzeyyen Eser
En Çok “ÇALIŞMAYAN” ev kadınlarının işçi ve emekçi günleri Kutlu Olsun. (Hem de besbedava, sigortasız, tatilsiz)
Bakın 1 Mayıs da bir tür bayram. Üstelik resmi tatil. Evinin dışında çalışıp gelen, ayaklarını uzatan, en azından keyif yapmasa da emeğinin karşılığını “para” ve hatta “sigortalılık” şeklinde almış, kendini güvence altında hisseden herkesin bayramı.
Bence bugün de dahil ev kadınlarının hakkı yeniliyor. Ben böyle söyleyince, başta sözüm ona çalışan kadınlar çıldırıyorlar. Evdeki işlerin bitmeyip, dışarıdaki işin mesai sonunda bittiğini bilmiyorlar sanki. Kardeşim sözüm size değil ki, sizde çalışmadan evde YATAN kadınların talihsizliğini yaşamıyor musunuz? Üstelik “biz de çalışıp para getiriyoruz, birde evde çalışıyoruz” diye ‘Ev Hanımlarını’ küçümseyenleriniz yok mu?
Biz çalışanları taktir edebiliyorken, evini ihmal edenleri, kadına benzemeyip erkekleşenleri siz kadar eleştiriyor muyuz? Hepimiz bir yerde ortak sıkıntılar yaşıyoruz. Değil mi? Nedendir bu ayrımcılığınız?
Evinizde yapmış olduğunuz işler için, kim size dışarıda çalıştığınız zamanki imkanları sunuyor? Hanginize gereken teşekkür ediliyor?
Beni sinirlendiren evdeki kadının yapmış olduğu işlerin basite alınması. Asıl iş bizde. Bizler öfkelenip kazan kaldırsak yandınız ey ahali!
Ev kadını deyince aklınıza gelen tüm işler bizim mesleğimiz. Mecbur olmadığımız halde bize yüklenmiş görevler silsilesi ve hiç bitmeyen evin işleri yüzünden ömrümüz tükenmiş. Canımız istemezse yapmayız diye düşünülen her iş, bizim mecburiyetimiz. Küçümsendiği kadar kolay değil. Lütfen…
Üstelik bayram, seyran, tatil yok. Hafta sonu, mesai saati, prim, fazla mesai ücreti yok. Sigorta ve güvence yok. Dahası basite alındığı için teşekkür eden yok!
Neymiş? İşçi bayramıymış.
Karşılığını alanlar kutlasın. Bana bayram seyran değil. Ben 15 yaşından beri aralıksız çalışan, anlı şanlı iki evlat büyütmüş, evin her yükünü sırtına almış kadınım. Nokta.
Müzeyyen Eser.
Yaşadığımız şu garip çağda kişisel gözlemim o ki, bir çok değerimizi banal ya da ilkel kisvesi altında bizden çalmışlar. Bunlardan biri de soba!
Şu buz gibi havada İstanbul’da olmayışımın konforunu yaşıyorum desem belki bir çokları bana “gerici” der! Banal veya ilkel dışlamasına da maruz kalabilirim. Fark etmez. Ne derlerse desinler!
Ben tam tersini düşünmemin yanı sıra, şükürler olsun ki memleketimde canım icat soba ile içimi ısıtıyorum. Üst kat modern, doğal gazlı kalorifer ile ısınıyor. Adım bile atmıyorum. Çünkü içimi ısıtmıyor. Yani sobalı olan alt katta ilkelliği kana kana yaşıyorum. Bundan mütevellit de çok mutluyum. Birileri modern olsun. Modernizasyonun tembelliğini de sevmiyorum doğrusu. Ben bu ilkellikten fazlasıyla memnunum.
Evlerimizden sobalar kalktığından beridir aile kavramı yerle yeksan. Farkında mısınız? Tutturmuşlardı bir çekirdek aile, ki keşke eski geniş aile düzenimize dönebilsek. Zaman içerisinde bize dikte edilen çekirdek ailenin çitlenip paramparça edileceğini tahmin edemediler sanırım. Modernleşirken aile unsurunun bu kadar çabuk telef edileceği kimse tarafından öngörülmedi. Yaşadığımız çağda halimiz ortada.
Sobalı evlerde geniş aileler yaşarken herkes, o muhteşem doğal odalarda mutlu mesut yaşardı. İnsanlık tarihinin en büyük buluşlarından olan ateş, sevgiyi, aşkı, samimiyeti, güzel şahsiyetli olmayı harlamış bence. Biz niteliklerimizi ve doğallığımızı ateşi görmeden ısınmaya çalışırken kaybettik maalesef. Yapaylaştık!
Eskiden aile olmayı başaran insanlar kalabalık bir düzende yaşardı. Topluca yaşamak adına ateşi baz alan büyükler de küçükler de yerini ve haddini bilirdi. “Baş sedir” olarak adlandırılan yerde büyükler hüküm sürse bile haddini bilen küçükler sevgiyi kana kana tadarak büyürdü. Boşanmalara ve aile içi kopukluklara meydan verilmezdi. Yuvanın içindeki tüm fertler acıyı tatlıyı birlikte yaşardı. Çünkü hem birlik hem dirlik vardı.
Biz modernleştik güya. Topluma baktığımızda o zamanlardaki kadar mutlu insan göremiyoruz. O yılların da bir sürü bilge kişiliği vardı, iddia edildiği gibi cahil oldukları yahut sorgulamadan yaşadıkları için mutlu değildi insanlar. İnsana yakışan saflık ve temiz karakter çoğunlukta olduğu için huzurluydular. Şimdiki gibi arkasını kollayarak yaşamazlardı. Günümüzde nerde güven? Etrafınıza bakın, varlar mı? Güvenilir insanlar azınlık yazık ki!
Ateşin sesini duyup, alevini gözümle görünce ruhi ve bedeni tüm uzuvlarım sıcacık oluyor. İsi, pası, kiri bile şimdiki yaşanan ve karşımıza ahlaksızlık olarak çıkan hayatlardan çok daha temiz. Ben imkanım olsa sobalı evi tercih ederim. İmkanım yoksa da her fırsatta soba yakmayı ve o sıcaklığı yaşamak için şartları zorlarım. Ateşle oynamayı seviyorum. Çünkü ateş beni terapi ediyor.
Modern miyiz?
Evet. Oldukça. Hatta kanaatimce olması gerekenden fazlaca…
Peki günümüzde neden kimse kimsenin içine soba sıcaklığı veremiyor? Neden çoğumuz mutsuz? Niye insanlar antidepresan kullanarak gerçekliklerini görmezden gelme çabasında? Hiç düşündünüz mü?
Üzerinde cızırdayan çaydanlığa, gece karanlığında tavana yansıyan ışığına, içime dolan sıcaklığına, çocuklarımı ve torunumu kanatlarımın altında toplamama yarayan, varlığı, yokluğu bana öğreten güzel eşya, sana minnettarım.
İyi ki hala varsın. Seni seviyorum.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.